Dikey Anlaşmalar ve Dağıtım Kısıtlamaları: Nerede Rekabet İhlali Başlar?
- Harun Emre Şentürk
- 30 Haz
- 5 dakikada okunur

Şirketlerin ürün ve hizmetlerini piyasaya sunarken kullandığı dağıtım modelleri, ticari stratejinin temelini oluşturur. Ancak bu süreçte yapılan sözleşmelerin rekabet hukukuyla ne derece uyumlu olduğu, çoğu zaman gözden kaçar. Özellikle bayi, distribütör ve yetkili satıcı sözleşmeleri gibi dikey anlaşmalar, belirli sınırları aştığında Rekabet Kurulu tarafından doğrudan ihlal olarak değerlendirilebilir. Yeniden satış fiyatının belirlenmesi, bölge sınırlamaları, internet satış yasağı veya münhasırlık gibi uygulamalar; şirketin ticari kararlarını optimize etmeye çalışırken rekabeti kısıtlama riski taşıyabilir.
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun, dikey anlaşmalarda rekabetin sınırlanmasını yasaklamakta ve ancak belirli şartlar altında grup muafiyeti tanımaktadır. Bu sınırların ne olduğu, hangi anlaşmaların muafiyet dışında kaldığı ve uygulamada hangi ifadelerin riskli olduğu ise yalnızca kanun metniyle değil, Rekabet Kurulu kararlarıyla da şekillenir.
Dikey Anlaşmalar Nedir? Rekabet Hukukundaki Yeri
Dikey anlaşmalar, üretici, toptancı, dağıtıcı veya perakendeci gibi farklı üretim veya dağıtım kademelerinde faaliyet gösteren işletmeler arasında yapılan sözleşmeleri ifade eder. Bu tür anlaşmalarda taraflar aynı ekonomik düzeyde yer almaz; biri genellikle ürün veya hizmeti sağlayan, diğeri ise bunu pazara sunan konumundadır. Örneğin bir üretici ile yetkili bayi arasında yapılan distribütörlük sözleşmesi ya da bir ithalatçıyla market zinciri arasında imzalanan ürün tedariği protokolü, tipik dikey anlaşmalardır.
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesi uyarınca, rekabeti kısıtlayıcı her türlü anlaşma yasaktır. Bu yasak, hem yatay (rakipler arası) hem de dikey (tedarik zinciri içi) ilişkileri kapsar. Ancak dikey anlaşmalar, yapıları gereği rekabeti sınırlama ihtimali daha düşük görüldüğü için bazı durumlarda “muafiyet” tanınabilir. Bu muafiyet, 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği kapsamında düzenlenmiştir.
Dikey anlaşmaların rekabet hukukundaki önemi, tarafların birbirine dayattığı hükümlerin pazarda etkiler doğurabilmesinden kaynaklanır. Yeniden satış fiyatı belirleme, bölgesel kısıtlama, internet satış yasağı, pasif satışın engellenmesi gibi uygulamalar, serbest rekabeti doğrudan veya dolaylı olarak zedeleyebilir. Bu nedenle Rekabet Kurulu, son yıllarda özellikle dağıtım kısıtlamalarını ve fiyatlandırma politikalarını sıkı şekilde incelemekte; bazı sektörlerde ağır idari para cezaları uygulamaktadır.
Rekabet hukukunda “dikey” niteliği belirlemek, yalnızca tarafların iş unvanına değil, fiili pozisyonlarına da bağlıdır. İki şirketin birbirine mal satıyor olması yeterli değildir; asıl belirleyici unsur, bu ilişkinin pazardaki rekabet yapısını nasıl etkilediğidir. Bu nedenle, her ticari sözleşme kendi içinde değerlendirilerek rekabet ihlali riski taşıyıp taşımadığı incelenmelidir.
Dikey Anlaşmaların Grup Muafiyeti Kapsamı
Dikey anlaşmalar, potansiyel rekabet sınırlayıcı yönlerine rağmen bazı durumlarda ekonomik verimlilik yaratabileceğinden, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 5. maddesi kapsamında muafiyetten yararlanabilir. Bu kapsamda getirilen 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği, belirli koşulları sağlayan anlaşmaların Rekabet Kurulu’ndan ön onay alınmaksızın geçerli olmasını sağlar.
Grup muafiyeti, sözleşme taraflarının ilgili pazardaki konumuna ve sözleşme içeriğindeki kısıtlamaların niteliğine bağlıdır. Ancak bu muafiyetin otomatik olarak uygulanabilmesi için hem nicel sınırların hem de nitel kriterlerin eş zamanlı karşılanması gerekir.
Hangi Şartlarda Grup Muafiyeti Geçersiz Olur?
Grup muafiyeti yalnızca “belirli nitelikte olmayan” dikey kısıtlamalar için geçerlidir. Rekabet Kurulu, bazı kısıtlamaları mutlak ihlal olarak kabul eder ve bunlar tebliğ kapsamı dışındadır. Aşağıdaki hükümler, sözleşmede yer alması hâlinde muafiyeti tamamen ortadan kaldırır:
Yeniden satış fiyatının sabitlenmesi: Alıcının satış fiyatını serbestçe belirleyememesi
Bölgesel pasif satış yasağı: Yetki verilen bölgenin dışına yapılan pasif satışların tamamen engellenmesi
Alıcının kendi müşterilerine satış yapmasının yasaklanması
Bu tür hükümler, pazar payı %40’ın altında olsa bile doğrudan ihlal olarak değerlendirilir. Grup muafiyetinden yararlanmak isteyen tarafların bu tür sınırlamalardan kesinlikle kaçınması gerekir.
%40 Pazar Payı Aşıldığında Ne Olur?
Grup muafiyetinden yararlanmanın bir diğer temel şartı, anlaşma taraflarının ilgili pazardaki pazar payının %40’ı geçmemesidir. Bu oran aşıldığında, tebliğ kapsamındaki otomatik muafiyet sona erer. Bu durumda:
Anlaşma, artık grup muafiyeti kapsamında değildir.
Şirket, sözleşmenin her bir maddesini 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesi kapsamında bireysel muafiyet açısından değerlendirmelidir.
Bireysel muafiyet için Rekabet Kurulu’na başvuru yapılabilir; ancak bu başvurunun kabul edilmesi kesin değildir.
Pazar payının tespiti de önemlidir. Uygulamada şirketler, kendi alanlarında lider olduklarını düşünseler de ilgili ürün pazarı, coğrafi pazar ve ekonomik faaliyet düzeyi açısından analiz yapılmadan kesin oran belirlenemez. Özellikle bölgesel dağıtım yapan firmalarda bu eşik daha hızlı aşılabilir.
Sonuç olarak, grup muafiyetinden yararlanmak isteyen şirketlerin hem sözleşme dili hem de pazar pozisyonu açısından düzenli denetim yapması, potansiyel rekabet riski doğurabilecek uygulamalardan kaçınması gerekir.
Dağıtım Kanallarında Hangi Uygulamalar Rekabet İhlali Sayılır?
Dikey anlaşmaların içeriği, doğrudan pazardaki rekabeti etkileyebilecek hükümler barındırıyorsa, bu durum Rekabet Kurulu tarafından ihlal olarak değerlendirilebilir. Özellikle dağıtım sözleşmelerinde karşılaşılan bazı uygulamalar, hem grup muafiyeti kapsamı dışında kalmakta hem de doğrudan idari para cezası gerekçesi olabilmektedir. Bu uygulamalar genellikle “rekabeti sınırlayıcı nitelikteki dikey kısıtlamalar” başlığı altında incelenir.
En çok karşılaşılan riskli uygulamalar şunlardır:
Alıcının satış fiyatını sabitleyen veya taban fiyat belirleyen hükümler (RPM)
Yetkili satıcının belirli bölgeler dışında satış yapmasını engelleyen coğrafi sınırlamalar
Belirli müşterilere satış yapılmasını yasaklayan selektif dağıtım sistemi ihlalleri
Rakip ürünlerin satışını kısıtlayan münhasırlık ve bağlama hükümleri
Bu tür hükümler yalnızca sözleşme metninde yer almalarıyla değil, uygulamada fiilen hayata geçirilip geçirilmedikleriyle de değerlendirilir. Kurul, özellikle şikâyet ve ihbar üzerine yürüttüğü soruşturmalarda e-posta yazışmaları, bayi portalı ekran görüntüleri ve saha denetimlerinden elde edilen delillerle hareket eder.
Rekabet Kurulu’nun Son Yıllardaki Uygulamaları
Rekabet Kurulu son yıllarda özellikle yeniden satış fiyatının belirlenmesi (RPM) ve pasif satış yasakları gibi uygulamalara yoğunlaşmıştır. Özellikle kozmetik, elektronik, hızlı tüketim ve dayanıklı tüketim sektörlerinde çok sayıda soruşturma başlatılmıştır. Bazı dikkat çekici örnekler şunlardır:
Arçelik Kararı (2021): Bayilerin fiyatlarını kontrol eden sistem nedeniyle RPM ihlali tespit edildi, idari para cezası uygulandı.
Trendyol Kararı (2023): Pazaryeri satıcılarının fiyatlarını yönlendirdiği gerekçesiyle soruşturma açıldı.
Yurtiçi Kargo Kararı: Bölgesel münhasırlık nedeniyle pasif satış yasağı uygulandığı tespit edildi.
Kurul, bu tür kararlarında yalnızca sözleşmeye değil, şirketlerin saha politikalarına, çalışan eğitimlerine ve iç yazışmalarına da bakarak “niyet” ve “fiil” arasında bağlantı kurmaktadır.
Sözleşme Örneklerinde Sık Yapılan Hatalar
Sözleşmelerde kullanılan bazı kalıplaşmış ifadeler, farkında olunmadan rekabet ihlali anlamına gelebilir. Aşağıda, Rekabet Kurulu tarafından sıkça sorunlu görülen bazı ifadeler yer almaktadır:
“Satıcı, ürünleri tavsiye edilen fiyattan satmayı kabul eder.”
“Yetkili satıcı yalnızca kendisine tahsis edilen bölgedeki müşterilere satış yapabilir.”
“Alıcı, bu ürün grubunu başka hiçbir üreticiden tedarik etmeyecektir.”
“İnternet satışları, önceden yazılı onaya tabidir.”
Bu tür hükümler hem grup muafiyetinden çıkarıcı niteliktedir hem de doğrudan ihlal riskini artırır. Sözleşme diliyle uygulama arasında tutarlılık olmaması, ihlal niyeti olmasa bile ceza ile sonuçlanabilir. Bu nedenle dağıtım sistemine özgü her sözleşme, rekabet hukuku açısından ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Uyumlu Kalmak İçin Şirketler Ne Yapmalı?
Rekabet hukuku ihlalleri, çoğu zaman şirketlerin agresif büyüme stratejilerinin bir sonucu olarak değil, farkında olmadan yapılan sözleşme hatalarından veya yanlış yönlendirilmiş ticari uygulamalardan kaynaklanır. Özellikle bayi ağı yöneten, pazarlama süreçlerini merkezden kontrol eden veya fiyatlandırma politikası uygulayan şirketlerin, sözleşmelerini ve saha uygulamalarını rekabet hukuku açısından düzenli biçimde denetlemesi gerekir.
Aşağıdaki adımlar, dikey anlaşmalarda yasal uyumu sağlamak ve olası ihlalleri önceden tespit etmek için temel yol haritası niteliğindedir:
Sözleşme hükümleri düzenli olarak gözden geçirilmeli: Bayilik, distribütörlük, yetkili satıcılık ve tedariğe ilişkin tüm sözleşmeler, “yeniden satış fiyatı”, “yetkili bölge” gibi kısıtlayıcı ifadeler açısından incelenmeli.
Pazar payı %40 eşiği takip edilmeli: Grup muafiyeti için kritik olan bu sınır düzenli analiz edilmeli; eşiğe yaklaşıldığında bireysel muafiyet stratejileri geliştirilmelidir.
Standart şablonlar hukuk birimiyle birlikte revize edilmeli: Satış birimlerinin otomatik kullandığı sözleşme kalıplarında rekabeti sınırlayıcı dil olmaması için hukuk departmanıyla koordineli çalışma yürütülmeli.
Satış ve pazarlama ekiplerine düzenli eğitim verilmeli: Uygulamadaki ihlallerin büyük bölümü, fiyat kontrolü, bölge paylaşımı gibi konularda şirket içi farkındalık eksikliğinden kaynaklanır.
Rekabet hukuku uyum protokolü hazırlanmalı: Riskli sektörlerde faaliyet gösteren şirketler için özel iç kontrol prosedürleri ve denetim mekanizmaları kurulmalı.
Bu adımlar, yalnızca Rekabet Kurulu’ndan ceza almamak için değil; aynı zamanda şirketin uzun vadeli itibarını, ticari sürdürülebilirliğini ve yatırımcı güvenini korumak açısından da kritik öneme sahiptir. Rekabet hukukuyla uyumlu bir dağıtım stratejisi, sadece riskten kaçınmak değil, aynı zamanda profesyonel yönetim göstergesidir.
Yazının sonu... Bu yazıda verdiğimiz bilgiler hukuki mütalaa ya da tavsiye niteliği taşımamaktadır. Verilen bilgiler yazılma tarihinde tarihinde yürürlükte olan kanunlara göre verilmiş olup, sizin yazıyı okuduğunuz tarihte güncel olmayabilir!
Bu sebeple; EĞER AMACINIZ HUKUKİ YARDIM ALMAK İSE BİR AVUKATA DANIŞMANIZI TAVSİYE EDERİZ.
Comments